Diyabet,
kandaki şeker düzeyini dengeleyen insülin hormonunun; eksikliği ve/veya
yeterince
salgılanmasına
rağmen, vücutta kullanılamaması sonucu oluşan kronik metabolizma bozukluğudur.[1]
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2006’da
yayınladığı kronik hastalıklar raporunda diyabet en fazla görülen kronik
hastalıkların başında gelmektedir.[2]
Diyabet günümüz
dünyasında en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul edilmektedir. Dünya
genelindeki artışa paralel olarak ülkemizde de görülme sıklığı ve hasta sayısı
hızla artmaktadır. Bulaşıcı olmadığı halde salgın yapan bu hastalık tüm ülkelerde
genellikle yetişkinleri etkilemekte, hem doğrudan hem de dolaylı sonuçları ile
sağlık sistemlerini ve toplumsal yaşamı tehdit etmektedir. Diyabetin görülme
sıklığı ülkeler ve toplumlar arasında farklılık gösterse de, hasta sayısında ve
hastalığın görülme oranındaki artış ve diyabet kaynaklı durumların ölüm
nedenleri listesindeki yeri pek çok toplumda benzerlik göstermektedir.[3]
Gerekli önlemler alınmazsa diyabetin her geçen gün daha fazla
insanı etkileyeceği ve diğer kronik hastalıklarla birlikte sağlık sistemlerinin
sürdürülebilirliğini tehdit etmeye devam edeceği bilinmektedir. Bundan
hareketle Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 2006 yılında bulaşıcı olmayan
bu hastalık için tarihi bir karar almış ve diyabeti küresel bir tehdit olarak
kabul etmiş ve tüm ülkelere bu hastalıkla ortak mücadele edilmesi gerektiği
mesajını vermiştir.3
Diyabet Türleri ve Belirtileri
Diyabet, tip 1, tip 2, gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti)
ve diğer spesifik tipler olmak üzere 4 grupta sınıflanır.3
Tip 1 Diyabet
Vücudun savunma sistemi, insülin üreten hücrelere saldırarak
onların zarar görmesine ve vücudun insülin üretememesine neden olan bir
hastalık olarak açıklanabilir. Genellikle 35 yaş altında ortaya çıkar, en sık
görülme yaşı 10 15 yaş grubudur. Tüm diyabetlilerin yaklaşık %5-10’unu
oluşturur. Mutlak insülin yetersizliği olduğu için tedavide mutlaka tanıdan
itibaren insülin kullanılması gereklidir.2
Halsizlik ve yorgunlukla birlikte diyabetin tipik belirtileri sürekli
susama hissi/ağız kuruluğu, çok su içme ve sık sık idrara çıkma, sık yemek
yeme, kilo kaybı ve davranış değişiklikleridir.[4]
Tip 2 Diyabet
Erişkin toplumda en yaygın görülen metabolizma hastalığıdır.
Genetik yatkınlığı olan bireyde
çevresel faktörlerin etkisi ile başlar. Tip 2 diyabetlilerin
%80’inden fazlası obezdir; obezite ile insülin direnci arasında mutlak bir
ilişki vardır. Tip 2 diyabet orta-ileri yaş hastalığı olarak kabul edilmekte,
dolayısıyla 40 yaş ve üstü grupta görülmekle birlikte, son yıllarda yaşam tarzı
değişikliklerine bağlı olarak genç yaşlarda hatta çocuklarda da görülme sıklığı
artmaktadır. Yaşam tarzından kaynaklanan düzensiz ve dengesiz beslenme,
fiziksel aktivite azlığı, hareketsiz/durağan yaşam ve stres gibi faktörlerin
tip 2 diyabetin ortaya çıkışını hızlandırdığı bilinmektedir. Tip 2 diyabet
klasik diyabet belirtilerinin erken dönemde görülmemesi nedeniyle
tanı konulmadan yıllar önce başlamaktadır.2
Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi,
cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, sık sık enfeksiyon
gelişmesi, ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu
belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.[5]
Gestasyonel Diyabet (GDM)
Gestasyonel diabetes mellitus (GDM) ilk kez gebelik sırasında
ortaya çıkan glukoz tolerans bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Bununla
birlikte bu tanım, gebelikten önce diyabeti olduğu halde tanısı konmamış
hastalarla, gebelikle birlikte ortaya çıkan diyabeti ayırt etmeden yetersiz
kalmaktadır.[6]
Gebeliklerin ortalama olarak %10’unda GDM görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu
oran, araştırılan popülasyona ve kullanılan tanısal yöntemlere bağlı olarak %1
ile %22 arasında değişmektedir.
Gestasyonel diyabet, genellikle gebeliğin 24. haftasından
sonra plasenta hormonlarının insülin direncini arttırmasına bağlı olarak
gelişir. Gebelikte kan şekeri dengesinin bozulması, özellikle de gebelikten
önce diyabeti olan hastalarda, hem anne hem de bebek için olumsuz sonuçlar
doğurabilir.6
Diğer Spesifik Tipler
Tip 1, tip 2 ve gebelik diyabeti dışında, bazı durumlar (ilaç
kullanımı, pankreas hastalıkları, infeksiyonlar, endokrin hastalıklar, vb.) da
diyabete neden olabilir veya bazı nadir genetik hastalıklara diyabet eşlik
edebilir.6
Diyabet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli bir
sağlık sorunudur. Her geçen gün mevcut diyabetlilerin sayısındaki artış hem
sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini hem de bireylerin yaşam kalitelerini,
yaşam sürelerini olumsuz etkilemektedir. Yıllar içinde diyabet görülme
oranlarındaki beklenenin üstünde gerçekleşen dramatik artış bu konuda acil
önlemler almayı gerektirmektedir. Diyabetin önlenmesinde değiştirilebilir risk
faktörlerinin başında gelen obezite ve fiziksel inaktivite ile mücadelede
başarı sağlamak, toplumsal farkındalığın arttırılması ile olası olacaktır. 3
Bu bağlamda Birleşmiş Milletler “Tüm üye ülkeleri, hem
Birleşmiş Milletler sistemindeki tüm ilgili organizasyonları, hem de gönüllü
organizasyonları ve özel sektör dahil, sivil örgütleri, kitlesel iletişim
yoluyla diyabet ve ilişkili komplikasyonlar hakkında halkın farkındalığını
arttırmak için Dünya Diyabet Günü’nün önemli bir gün olduğunu belirtmiştir.” ve
“2007’den başlayarak her yıl 14 Kasım tarihinin “Birleşmiş Milletler
Dünya Diyabet Günü olarak adlandırılması” kararlaştırılmış ve diyabetin
bugüne kadar yapılan istatiksel tahminlerin çok ötesinde dünyada bir salgın
olarak yayılmakta olduğunu bildirmiştir.2
[1] https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-ve-hareketli-hayat-db/Dokumanlar/Diyabet/Diyabet-Nedir.pdf
[2] Nermin
Olgun, Hayat Yalın, Hülya Gülyüz Demir, Diyabetle Mücadelede Diyabet
Risklerinin Belirlenmesi ve Tanılama, The Journal of Turkish Family Physician
2011;2(2):41-49
[3] Gülhan
Coşansu, Diyabet: Küresel Bir Salgın Hastalık, Okmeydanı Tıp Dergisi 31(Ek
sayı): 1-6, 2015